20111026

yaşım ilerledikçe algı üzerine daha çok düşünüp, algının koridorlarına daha çok hayret etmeye başlıyorum.
bir insanı dinlemek, algılamak, anlamak, onunla iletişime geçmek, diyalog...
bunlar garip işler ve garip işleyişler.
sesi oluşturup, onu duyurmaktan başlıyor her şey.
daha oracıkta net değilse insan, bir sonraki adımında anlaşılırlığı bir o kadar geriliyor.

ben ise, kendi kendime uygulama konusunda sıkıntı çekiyorum.
net bir ses oluşturup onu işittiriyor olmama rağmen anlaşılmadığımı ve anlamakta zorluk çektiğimi görüyorum.
dün de değinildiği gibi; bu her zaman böyle değildi.
çok ufakken anlaşılamıyor olduğumu düşündüğümde, benimle ilgili bir eksik varmış gibi gelmezdi. çünkü bir şekilde, beni dinlemeye zamanlarının olmadığı söylenmese de hareketlerden mesajı algılardım.
o insan telaşlı mı, dinliyor mu, dinlemiyor mu, kafası meşgul mü, ne hissediyor, ne diyecek; aşağı yukarı en doğru şekilleriyle belli ederdi kendini.
bazen bu mesajları okumamayı da tercih ediyorum.
o da kendi kapaklarımı kapattığım zaman...
ama şimdi, kendimle alakalı bir şeyler eksik gibi geliyor.
artık öyle geliyor.

Hiç yorum yok: