20110126

free radical

aileler noktalar çizer, çocuklar onları birleştirir; bir resim çizer. noktalar ailenin ön gördüğü, tasarladığı resmi belirler ki çocuk uçuşup, kaçışmasın. bir kalıbı, ayaklarını bastığı bir yeri olsun.

evin kapısından dışarı çıkar çıkmaz da her yerde noktalar vardır; başkalarının çizdiği, koyduğu... onları da resmedebilir, çocuk. değil mi?

özgürlük ailenin dışında var. aile var olduğu sürece hissedilen/edilmeyen 'kontrol' muazzam bir şey. aile sahneden çekilince, çocuk lastik top kıvamına gelip oradan oraya zıp zıp zıplayabiliyor.

gördük. (sonra okuduk da.. eğer görmenin yetersiz olduğunu düşünüyorsanız.)

bir takım sebeplerden ailesi noktalar koyamamış veya çocuk onları birleştirememiş ise,
çocuğa 'garip' gözle bakılıyor bir de. bakışlara diğerlerinden daha uzun süre maruz kalıyor.
hem aile yok, hem toplum. çocuk tam olarak nereden nereye zıplamalı, o halde?

kendine elemanlar seçiyor. kendisine temel alabileceği kuvvetli bireyler.
kuvvetten kastı da o anki ihtiyacı her ne ise. arkadaşlık, yandaşlık, güven duygusu, para, akıl, seks... her ne ise..
ama elemanlar da kendi gibi değişken, başkalaşabilen.
bu durmayan akışkanlıkta, ayakları yere sağlam basmak ne mümkün?

namümkün!

karşı tarafın başkalaşma hızının, kendininki kadar ani ve hızlı olmadığı durumlarda ona biraz tutunabiliyor. tutunmak; tabiatına en aykırı şey olmasına karşın. -burada sevgi veya nefret gibi ikili hissiyatlarla vakit kaybetmekten ziyade, sadece 'hayatta kalabilme' dürtüsünün ortaya çıktığını gördük-

"bu, aile kurmak için yeteri kadar sakin ve dingin bir metronom."

ama 2 kişi ritm tutarken, zamanla minik 'flam'ler oluşuyor. onlar büyük boşluklara, büyük çakışmalara sebep olabiliyor ve de. sonra zaten taraflar ritm tutmayı bırakıyor.
sessizlik içinde açılan beyin sünger gibi emiyor gerçeği.

"zaten hiç aile olunmamış, hiç aile gibi hareket edilmemiş ki?"


"güvenli kanatlar altında yaşayan ve büyüyen çocuklar, kendileri gibi şartlarda yaşamamış, bir takım zorluklar atlatmış ve daha 'güçlü' oluvermiş insanlara karşı nefret / antipati duyarlar." fikrini gördük.
doğru.
özellikle aynı cinsiyette ise bu iki farklı insan, aralarında sessiz ama muazzam bir çekişme oluyor. daha doğrusu ipi geren, genellikle zayıf taraf oluyor.
minik bir köpeğin, iri cüsseli bir diğer köpeğe taa diğer kaldırımdan havlaması gibi.
ve işin komiği, üzülen yine güçlü taraf oluyor.
güçlü oluşuyla gurur duyacağına (toplumun öğrettiği gibi) ondan utanmaya başlıyor.

bütün bu fikirler tanıdık veya 'akla bir kere çarpmış' gibi geliyorsa
ne mutlu!
uyanmaya hazır veya en azından meyletmişiz demektir!


aile kurmayı nasıl becereceğimi öğrenmeye çalışıyorum
(ve inanıyorum ki 'aile kurmak' KESİNLİKLE karşı tarafın ta kendisinden başka bir şey değil -karşı tarafın ailesi, hele, hiç değil!- pfffh?!?!)

aile zaten mekanik bir şey değil ki; organik!..


ben kabul ettim:
i'm a resilient kid.
siz de kabul edin.
beni ve benim gibileri daha fazla üzmekten siz kurtulmuş olursunuz.

3 yorum:

SELEN GULUN dedi ki...

ben bugun her seye agliyorum. normal herhalde. evet.

max&mary izledim az once. ekin almisti, dogum gunumde izleyecegim demistim. uzulebilirsin demisti. uzulmedim aslinda hosuma gitti. cok ta uzuntuden aglamadim. sonra hoop... senin blog yazin geldi onume! oh ne ala!

kabul etmek lazim. daha iyi hissediyoru insan kendini.

operim.

Nesta dedi ki...

ben de her şeye ağlıyorum bugün!

kumru kurtardım bir kedinin ağzından. aldım eve getirdim, veterineri bekliyorum. -bugün de evdeki kedilere aşı yapmaya gelecekti, hay aksi ironi!-

ben izlemedim onu.. imdb'den baktım, şöyle bir gördüm neyin nesiymiş; hemen fırkladım bile..*fırk*.

ağlamak normal ve rahatlatıcı ama
n'olduk böyle?

ben de seni öperim.

SELEN GULUN dedi ki...

simdi de guluyorum
hu hah hah ha..


guzel bir sey kadin olmak.
bu oldu bize bence
=)

kumru?
=(