20100104

ben artık hiçbir şey hatırlamıyorum.

mesela bu yılbaşı gecesi kendime verdiğim sözü yerine getirmedim. karides kokteyl yapacaktım, yapmadım. beklenmedik, bambaşka planlarla hareket ettik. fena da olmadı.
mesela bugün Sercan söylemeseydi, eskiden buralara bir şeyler yazdığımı bile artık hatırlayamaz hale gelebilirdim..
insanların -mesela- beni; onları yılbaşı, bayram-seyran ve benzer özel günlerde aradığım zaman sevdiklerini unutmuşum. beklentileri olduğunu, değiştirmeye, düzeltmeye ne kadar aç oldukları da tamamen aklımdan uçuvermiş.
köşedeki çiçekçinin elime koluma sıkıştırdığı çiçeklerin arkasından bakarken nasıl da gözleri dolar ($) hep, unutmuşum... senelerdir bi'halta benzemeyen poğaça ve kekler yapan pastanemize "bir gün de değişik bir şey yap yahu, bıktık bunları görmekten" dediğimde "bizim mahalle anlamaz abla" diyeceğini unutmuşum...

en çok unuttuğum şeylerden biri de 'insanları ne kadar çok sevdiğim ile alakalı' olup bitenler.
yaptığım / yapmadığım şeyler karşısında çok net karar veriliyor kişileri sevip sevmediğim.
bırakın sizi, başkalaştığım bu şekille seveyim. ifade vermeden, izah etmeden, kendi yöntemimle, bildiğim gibi...
siz de bu esnada hayatta kalan kısmımla idare edin.
benim için bir önemi olmayan şeyler sizin için önemliyse ve buna saygı duyulmasını istiyorsanız, saygı göstermeyi denemek vücut ağırlığımızın en az 1/36'sı kadar su tüketmeye çalışmaktan daha faydalı olacaktır.


ha şunu diyecektim:
ben sadece ne şekilde mutlu ettim ve mutlu oldum, ne konuştuk ve ne üzerine gülüştük, tren camından bakarken beni ne keyiflendirdi, ne yemek ve ne içmek 'hiç bu kadar zevkli olmamıştı' gibi şeyleri hatırlamakta zorlanmıyorum.

mükafat-vari ilgi ve sevgiyi beklediğimi hele, hiç hatırlamıyorum.

3 yorum:

Sophie dedi ki...

İlgi ve sevgi her insanın sırf insan olduğu için bile olsa hakkı değil midir?Blogunuza her geldiğimde sakin,ağırbaşlı bir tavırda yazdığınız içten yazıları okumayı seviyorum,uzunca bir süre ara verdiğinizi şahit olmak hoş olmadı.İlgiyle takip ediyorum bu sayfası.Teşekkür ederim.

İyi yıllar.

Nesta dedi ki...

Yazıları takip ettiğiniz için teşekkür ederim; onlarla alakalı iltifatınız için de ayrıca...

İlgi ve sevgi insanın sırf insan olduğu için hakkıdır, evet; ama bunu sırf yaptığı şeyler karşılığında diğer insanlardan göreceğine inandırılması / inanması bana doğal gelmeyen.
Geleneklerimiz öyle buyurdu diye bayram-seyranda aranmak / aramak insanın elinin alıştığı "yapmazsam ayıp olacak" diye kendisini düşündüren bir şey olmuşsa eğer, o davranışın hiç yerine getirilmemesini tercih ederim.

Yazıda bahsetmeye çalıştığım şey de bununla alakalı gündelik bir hissiyatımı içeriyordu.
Tabiattan, hayvanlardan ve diğer insanlardan doğal olduğuna inandığım ilgi ve sevgiyi zaten görüyorum, veriyorum. Olması gereken o.
Şüphe uyandıran ve samimi gelmeyen bir takım olaylar karşılığında gelişen yalancıktan/yapmacık hal ve hisler beni ters etkiliyor.

Kısaca durum bu...

Tekrar teşekkür ederim, size de iyi bir yıl dilerim.

Unknown dedi ki...

Tam da şu anda izlemekte/dinlemekte olduğum Portishead konserinin de etkisiyle "bugün pek yorum yapacak havada değilim galiba" diye düşünürken karşıma çıkan bu notun durumu tamamen değiştirdi.

Çok yakın bir zamanda (kurban bayramı ve biraz da yılbaşı) benzer duygular ve düşünceler içerisine yuvarlandım çünkü.

Şu dediğin "öyle gerektiği için yapmak" yerine yapmamayı tercih etmek konusunda çok haklısın.
Ve ayrıca insanların not defterleri elinde sana dair değerlendirmeler yapmaları da son derece can sıkıcı.

"Bayramda aradı (Check), yılbaşı tamam (Check), doğumgünü mesajı da gönderdi (Check). Evet, bu arkadaşa ilişkimizin altın anahtarını verebiliriz artık"
Bu ne abi?

Benim gerçekten çok yakın olduğum dostlarıma dair hislerim her an aynıdır. Onlar zaten bir şekilde zamanda damıtılmış ve dostluğa hak kazanmışlardır.
Birkaç yıl hiç görüşmesek de görüştüğümüz anda herşey sanki dün berabermişiz gibi devam eder.
Bence budur asıl olan.

Tamam, şunu da anlıyorum. Beni ya da arkadaşlığımızı önemli bir yere koyan kişilerin arada aranmak, hatırlanmak istemeleri çok doğal ve insanca.

Ama onlar bilmiyorlar ki ben aramasam da hergün en az onlarcasını aklımdan geçiriyorum. Bu bir şaka değil.

Hergün çeşitli vesilelerle aklıma gelen birçok arkadaşım oluyor ve onları düşünüyorum.
Sen ve Erman da emin ol tanıştığımız zamandan bu ana kadar en az birkaç defa geçmişsinizdir aklımdan ve düşüncelerimden.

Tamam, belki beyin bağlantılarım biraz farklı lehimlenmiş (artık kimin hatasıysa bilmiyorum :) Çocukken sıkça sandalyeden düşerdim kafa üstü, ben ona bağlıyorum :P ) ama bu onları unuttuğum, önemsemediğim anlamına gelmiyor. Keşke bir mikroçip kaydetse
ne çok insanı ne kadar sık düşündüğümü de şaşırsalar.

Mesela şu Kurban Bayramını ele alalım...
Son zamanlarda bazı bayramlar beni giderek daha da çok üzmeye başladı. Kurban kesilme hadisesi, kan revan filan da rahatsız ediyor beni ama esas sebebi tahmin ediyorsundur. Aile, yoksunluk vs. vs. Seninle bu konudaki hissiyatımızın ortak olduğunu sanıyorum.

Dolayısıyla kendimi bayram boyunca dünyaya kapayıp, sadece çok uzaklardaki "olmazsa olmazlar"ı arayıp, başka kimseye tebrik-mesaj vs. göndermedim.
Kendi başıma film izleyip, müzikle iştigal edip geçsin diye bekledim.

Velhasıl, insanların bizim ruh halimizi ve hareketlerimizin sebeplerini düşünme çabasına girmemeleri çok üzücü. Empati denen şu kelimeyi ne de çok kullanıyoruz oysa...

Sevgiler
MG

KD: trand