20090727

tren rayları ve vapurlar üzerine martaval okumalar

Birbirimize koşmuştuk. Havaya ve suya kavuşacağız sanarak..
Ne çok aydınlık aldık, ne çok gün yüzü gördü ellerimiz, kollarımız..
Yeşerdik, yapraklanmadan evvel doya doya çiçek bile açtık.
Kumsallarına yayıldı kokumuz uçsuz bucaksız kıyıların.
Aramızdakileri telaffuz etmenin bir alemi yok; doğa konuşuyor, anlatıyordu zaten.

Yoğun ve ciğerleri felç edecek kadar rüzgarsız bir gece, alamadığımız nefeslerin doluştuğu bir odada korkularla boğulduk gırtlağımızda düğümlenen.
Arkasından bakakaldığım gökyüzü, herkesten daha mavi gördüğüm, hiç parlamıyor; sönüyordu.
Kaybederek ışığını karıştı geceye.

Kapıların gıcırtısı yormuştu belki de. Birden bire bu kadar yadırgayacağımı düşünmemiştim bile..

Etkilenmiyoruz sanıyorduk hep. Etkilenmediğimizi sanıyordu herkes. Kimse karanlığımızla üzülüp daha da uzaklaşmasın diye belki de.
En masum düşünceler bile alev aldı o yoğunlukta; söndüremedik.
O kadar hayret ettik ki hatta daha fazla görmeye dayanamadık.

Nasıl bir kopukluk, dağınıklık..
nasıl bir yara ki bu,
parmaklarının ucu bile yakıp iyileştiremez.

1 yorum:

erimov dedi ki...

bazı sözler vardır ki onlar asla söylenmemiştir havaya..palavra değildirler,martaval ise hiç değil..yaşanan anın tüm gerçekliğidir onlar..tarihler de şahit olmuşlardır zaman zaman söylenen sözlere,kimi zaman özlemdir,kimi zaman da kocaman bir umut uzayıp giden zamanda.

gerçeklerden kaçmak olasıdır yaşanan anın pırıltısıyla ama o hep oradadır bütün keskinliğiyle,yüzleşmeyi bekler acımasızca..biliriz de bunu hep öteleriz,ittiririz elimizin tersiyle,birden karşımıza çıkınca da ne yapacağımızı bilemeyiz kayboluruz..

yüzleşme vakti geldi evet ama bahçeler hala yeşil,gökyüzü hala mavi buralarda..

haa bir şey daha o parmaklar nasıl iyileştirsin ki izin verilmezse dokunmalarına yaralara!!!