20120529

hiç orada değiliz aslında. hiç olmadık da. dinlenmek mi, anlaşılmak mı esas kaygımız?
boş konuştuğumuz hangi kelime tınlasın diye bekleriz? hangi sözleri verir ama tutmayız? tutmamayı, söz daha bünyemizden çıkmadan evvel, kendimiz normal karşılarız. diğerine ayıp olmaz mı? diğeri var mıydı?
biz varız ya, o yeter.
o öğretilmedi mi zaten, kalabalık olsun da, ne olursa olsun. goygoya doyalım önce. biraz oramız buramız okkalansın.
"beni sizler yarattınız."
"sizlerle var oluyorum."
haklı söylemler bunlar.
kalabalık olmasa, biz neyiz?

-

istediklerini almak konusunda insanın ciddi bir kabızlığı var. ya da kabızlığın, insanı sevmek konusunda büyük bir ısrarı da diyebiliriz!
"istediğini almak" diye bir şey yok. tesadüfler var resmen. tesadüflerin ortaya koyduğu çoğunluk içinden en uygununu seçivermece var. benim bu aralar körleşmiş gözlerime bunlar takılıyor ya da, bilemiyorum.
istekler beyan edildiğinde yadırganmak var öncelikle, sonra başlıyor yargı ve suçlamalar.
empati kurabilen insan doğası, işine geldiği zaman yapıyor bunu, besbelli.
neden biraz da hayvan olduğumuzu göğsümüzü gere gere söylediğimiz zamanlardaki kadar dürüst olamıyoruz kendimize her zaman, zamanın her anında?
selam verdiğimiz hayvani isteklerimiz, neden borçlu çıkmamıza sebep oluyor?

-

genişledikçe kaybolan bir yaratık insan.
çünkü tekleşmek yok doğasında.
koyun gibi bir arada, sıcak, kucak kucağa yaşamak hasretiyle çiziyor yönünü.
genişledikçe yadırganan, önce başkasına sonra kendisine yabancılaşan.
uygun kıyafetleri bulsa bile, neresine giyeceğini bilemeyen.

bir arada durun siz..
istemeseniz de, bir arada tutacak malzeme bulunur.


Hiç yorum yok: