20110813

su akar,
balık denize çıkar.
"kara" diyeni, göreni sever.
evvelden başkasının dediği
'kara', bataktır.
onların karası,
kafaları kadar;
karaltıda, dertte, tasada sanırlar.
olmadı öyle, siz bilmez.
"arkadaş" dedik,
meğer arkada tutmuş bıçak,
kama, çekiç ve ustura
düşününce sır verdim
ama akıl veremedim
bulutsuz gezmiş o düstura
kavrulmuş, büzüşmüş
bilsek;
beynine başka ne düşmüş?

su akar,
körpe karaya çıkar.
salmıştır demirini bir limana
pir karşılar bir 'sultan',
yaylanır memeleri rüzgarda
topa döndürür gövdesini
vurur da vurur karaya.
gülen yerlerine kamçı değmiş bir kere,
gözükür zımbalar ağzında ama
açamaz, gülmek istese bile
ayıp olursa keza,
ya tekrar isterse es kaza?

su akar,
etrafı topa tutar.
terazinin hassas kantarı,
saldığı saçları hırçınlaşır..
gecenin içinde büyür aksi istikamet
ben, hepsine hayret;
üzülür ama düşerim içeri,
alıştığım çukurda
gökyüzüne döner, çekerim perdemi.
ikinci altılı tur gelir,
tam elimi atacakken
çaya giden iki şekere dolar gözlerim.
"bakmak çok zor değil" derim
"görerek",
küçüktür; beş çarpı oniki
ama iki kere büyüktür yarası
sayarsan günde geri yirmiiki.





1 yorum: