20110613

elleri kolları dolu, ağır yükleriyle daha da ağırlaşmış yaşlıları görünce içimde garip bir hissiyat oluşuyor, koşup ellerindekileri almak istiyorum.
kuşkusuz yardım edebilecek bir durumdaysam, alıyorum da.
yakınlarda bir yerlerde oturuyor oluyorlar, evlerine kadar sohbet ede ede gidiyoruz.

bugün yine aynı şey oldu.
iki elinde market torbaları, 2 adım atıp mola veren bir bey gördüm. arabadaydım. indim, elindeki yüke koştum.
"merhaba, yardım edebilir miyim size?" dedim "ellerinizde ağır yükler var."
"olmaz" dedi adam. "teşekkür ederim kızım ama, müsaade edemem"
şaşırdım, "taşıyabilirim evinize kadar, maksadım yardım etmek." dedim
"olmaz, müsaade edemem. ben birisinin bana yardım etmesine bir alışırsam, sonra bir daha sokağa bile çıkamam" dedi bana.

gözümden yaşlar indi.

adamın bu derece açık bir şekilde birlik, yalnızlık, yardımlaşma ve bağlantıları ve özetlemesi mi yoksa hepsiyle alay etmesi mi dokundu, bilemiyorum...
kendim için ne aldım, ne anladıysam, onlar mı döküldü?

günlerimizi, saatlerimizi daha az verip daha çok şey almaya bakarken, minik bir lokmanın boğazda ne büyük bir tıkanmaya yol açacağını bir kere bile düşünmüyoruz, değil mi?

o halde ucuz kadınlarımıza, yavşak erkeklerimize geri dönelim ve kadehlerimizi kaldıralım.

"kuzu postundaki kurtlara!"

Hiç yorum yok: