20110116

süpermarket'te işler karıştı yine. kalabalık; insanlar birbirine bağırıyor, ortalık çok gergin. çıkış kapısına yaslanıp biraz durmak lazım belki de..
günleri, saatleri saymak, düşünmek... gülümsemek, 'diğer yarı'yla buluşulacak güne geri saymak.
nazım'ın burnuna geldiği gibi, benim de gelir burnuma kokun.
bazen tek düşüncem bu oluyor, diğer her şey de teferruat..

keşke ne zaman görüşeceğimizi bilebilsem.
rüyalarda telefonlaşmalar olmasa.
burdaki işim bitti benim.

burası, buralı gibilerin dünyasıymış.

bana fazla geldi..


gün sonu karartılmış arabeKs gururla sunar..

2 yorum:

Sophie dedi ki...

Nazım'dan Nesta'ya dünyalar arası yolculukla gelen şiir:

''Mürdüm eriği
çiçek açmıştır.
ilkönce zerdali çiçek açar
mürdüm en sonra

Sevgilim,
çimenin üzerine
diz üstü oturalım
karşı-be-karşı.
Hava lezzetli ve aydınlık
fakat iyice ısınmadı daha
çağlanın kabuğu
yemyeşil tüylüdür
henüz yumuşacık...
Bahtiyarız
yaşayabildiğimiz için.
Herhalde çoktan öldürülmüştük
sen Londra'da olsaydın
ben Tobruk'ta olsaydım, bir İngiliz şilebinde yahut...

Sevgilim,
ellerini koy dizlerine
bileklerin kalın ve beyaz
sol avucunu çevir :
gün ışığı avucunun içindedir
kayısı gibi...

Dünkü hava akınında ölenlerin
yüz kadarı beş yaşından aşağı,
yirmi dördü emzikte...

Sevgilim,
nar tanesinin rengine bayılırım
nar tanesi, nur tanesi
kavunda ıtrı severim
mayhoşluğu erikte

yağmurlu bir gün
yemişlerden ve senden uzak
daha bir tek ağaç bahar açmadı
kar yağması ihtimali bile var
Bursa cezaevinde
acayip bir duyguya kapılarak
ve kahredici bir öfke içinde
inadıma yazıyorum bunları,
kendime ve sevgili insanlarıma inat. ''

Nesta dedi ki...

pazartesi, göz yaşı, gri hava...
çok güzel geldi, ben bu aralar karanlığın içinde diğer grilerle karışma kafasındayım..
hoşuma gitti bu, ne güzelmiş..
çok teşekkür ederim..

ooohh, nefes aldım!