2 hafta tatile gittim, geldim, (yine) daha net görüyorum ki yaşanacak bir yer değil bu Istanbul..
Aldım elime haritayı, Türkiye'de beni hasta etmeyecek bir yer arıyorum..
Not: Yurtdışına çıkmak için gerekli uğraşlara kendimi atıverecek kadar çevik hissetmiyorum kendimi. çok yorgunum.
Marmara Bölgesi'nin diğer illerindeki müşterilerimizin, çalıştığımız kimselerin ya maddi / manevi ortalamanın altında, ya da çıkarları doğrultusunda ruhlarını satan yaratıklar olduklarını görüyorum, biliyorum. Bilhassa bu sektor dahilinde daha net farkedilebilen bir şey olabilir bu gerçi.
Az önce müşterisi olduğumuz bir gümrük firması dahilinde çalışan kadınlardan biri yüzüme "Ha, ben uyduruyorum değil mi?" diyerek telefonu kapattı.
Mevzu da kısaca şu: Ofisten 2 arkadaşın telefonunu istiyor, birini veriyorum, biraz sonra tekrar arayıp, verdiğim numaranın yanlış olduğunu, kendisine 00 yerine 42 dediğimi iddia ediyor. Ben de bu kadar abes bir hata yapmış olamayacağımı söylüyorum o da bana paragrafın başındaki cümleyi telaffuz edip telefonu kapatıyor. ben geri arıyorum, az once bir müsterisinin, bir sirket yetkilisinin yüzüne telefon kapattığını farkedip etmediğini soruyorum, "telefon kapandi" diyor, yemiyorum, "kapanmadı, sen kapattın." diyorum, karşılığını hemen, benim de kendisiyle çok ılımlı konuşmadığımı söyleyerek veriyor. Zeytinyağı modu. Benim de tepem iyice atıyor ve kendisinin müşterisi ve şirketimin yetkilisi olduğumu, şirketimizde kimsenin sekreterlik yapmadığını hatırlatıyor, çalışanların özel bilgilerini kendisine vermekle yükümlü olmadığımı söylüyorum. Kuru bir özür diliyor. Hala "ben haklıyım" dermişcesine.. Özrünü kabul ettiğimi ama bunun tekrarlanmasına izin vermeyeceğimi söylüyorum, birbirimize iyi akşamlar diliyoruz -o nasıl olabilecekse?- ve kapatıyoruz telefonu.
Bu konuşma esnasında bir ara da ağzında gevelediği yiyeceğin sesini işitmek durumunda kalıyorum.
Bunca eğitim alıyoruz, sosyal yaşam, görgü kuralları, nezaket, müşteri ilişkileri, hakkında sabahtan akşama kadar ahkam kesip duruyoruz.
Kendilerine olan güvensizlikleri, acemilikleriyle birlesince bu tarz kişilerden şimdiye kadar hiçbir yerde işitmediğimiz lafları işitip ters muamele görüyoruz.
Müşterisi olduğum insanlar bana hesap soruyor, suratıma telefon kapatıyor.
Hassiktiriniz ordan!
O yüzden, sevgili yurtdışında çalışan / okuyan arkadaşlarım;
Eğer babadan kalma, suya sabuna dokunmadan, size ayda 20 bin YTL'nin üzerinde gelir sağlayacak bir iş sahibi değilseniz, aynı şekilde epeyce yüklü varisler hele hiç değilseniz, şu an olduğunuz yerde mutluysanız ve gelecekte çok rahat edeceğiniz ve/veya kağıt-kalem ile hiç iştigal etmeyeceğiniz bir sektörde at koşturacaksanız, Istanbul'a dönmeyin!
Dönecekseniz de tatil için gelin, bizleri görün -zira özlüyoruz sizi eşekler gibi-, anlattığımız hikayeler rakı mezemiz olsun ama, "vatanmilletsakarya"yı yemiyor kimse artık...
Hepinizi sevgiyle öpüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder