20080109

non sum qualis eram..

"Hani nerede o eski ben.. aah ah.." diye serzenir birileri..

"facile dictu.."

Üniversitedeyken, ağzımın suyu akarak dinlediğim bir derste, "trajedi" ve "trajik olan"ı konu eden konuşmalarımızın birinin sonunda şu kanıya varmıştık: "Her millet kolay kolay trajedi yaşayamaz. Bazılarınınki olsa olsa melodram olur.."

Şimdi benim karşımda yunan tanrıları olaydı, işim kolaydı. Meydan okurdum hemen Zeus'a, çekeceğim acı somut olarak önüme geliverirdi, ben onu bilirdim, o da beni.. Ciğerimi deşecek bir kartal mı olurdu, Cerberus'un koca ağzı mı, bilemem.. Yaptıklarımdan dolayı mükafat mı beklemeliyim, pişman mı olmalıyım çelişkisinde sürüklendikten, iki arada bir derede boğulduktan sonra da bana "trajik" derlerdi, olur biterdi.
Yerimizi yurdumuzu bilirdik..

Bu o kadar boktan bir şey ki, "bilmek" mümkün değil. Adeta ben kendim acı oldum, beni çekecek adresleri bir bir arıyorum, ama hiçbirini bulamıyorum.
Bir kayıtsızlıktır gidiyor. Duygusal aşırıklar yok. Ne üzüntü, ne sevinç..
Gizliden gizliye onlar da şöyle düşünüyor:
"Vah zavallı. Sonradan çok büyük bir patlama yaşayacak.."
Bu hal, seneler boyu, 7/24 sindirilmiş bir kabullenmenin neticesi. Bir nevi cevaplanmış bir soru, tatmin olmuş bir açlık.. İdrak ve yaşananlar eşzamanlıydı hep. Şok edici bir şey yok ortada. Dolayısıyla şaşırıp patlayacak, çatlayacak bir durum da..
Gözünün önünde yavaş yavaş kaybolanları kabul etme hali var.
"her gün ölmek" der bazıları ..

Seneler boyu öngörülerle, öngörüntülerle yaşamak.. Hep kulaklarımda yankılanan "providentia" ve "praevidentia" arasındaki çizgiyi bizzat belirlemek.. Tanrısal da olmamak, insansı da..
Öngörü, öngörüntü, önsezi, "önüm arkam sağım solum sobe".. Ulan saklambaç mı bu?
Öyle bir saklambaç ki, oyunu kuran benim arkama saklanıyor.. Veya kovalayan benim, ve bu da öyle bir kovalamaca ki, Azrail Port Antonio'da yan gelmiş yatarken, ben onun orağını sallayıp duruyorum..
Kendi ellerimle doğuruyorum, büyütüyorum, sonra da kendi ellerimle gömüyorum..

O yüzden benim canlarım, cancağızlarım;
ben sonradan patlamam. O patlamayı yaşayamam. Öyle bir sindirmişim ki her şeyi, hiçbir şey mideme dokunmaz.
Eh öyleyse, siz de bana dokunmayın. Beni oradan buradan duyduğunuz psikolojik terminolojilerinize bulaştırmayın..
Görünüşe aldanmak tecrübesizin düşeceği bir tuzaktır.
Yaş, tecrübeyle harmanlandığında değer kazanır.

Öyle ki, bu cümlenin sonuna geldiğimde bile zaman geçmiş olur, ben de bambaşka biri olmuş olabilirim..

Hiç yorum yok: