girdabın ebediyetinden,
bir kabukla çıktın
bu denize.
iki kürek ve iki göz,
iki dudağın arasında da
tutturmuştun
altından bir söz.
kıyıya vardığında bulduğun ev:
iki oda, iki pencere.
tüten bacasıyla,
kargaşasından azade
bir kalple çıktım.
bekliyordum.
şimdi, korkum;
girdabın uğultusu
ve kancalı dili
yutacak bizi.
ne dersin;
iki omuz ve iki kafa
çıkarabilir miyiz bu kabuğu
kendi sularına?
mirabile dictu..
separation is connective
20240810
20240525
bir gece kuşunun gagasındadır
sönük yıldızın bahar dileği.
cılız ama duyulur uzaklardan bile
şarkısının çilesi.
vermesi gereken kadarını vermiş,
kapatmıştır tüm defterleri.
ve böylece;
hiç beklemediği yönden doğup
umudun sıcak eli-
sağlam bir kalenin duvarlarından içeri,
girmiştir cesur bir adamın yüreğinde.
20240309
leverage
i see you
and i know
the glance is brutally sharp
altering your mind,
forcing your selective amnesia.
i know you're uneasy,
i know you fake you're cool with it
oh, how sweetly
how smoothly you've become
a nobody,
a beggar,
a random passer by..
20231214
20231017
20231010
20231002
yönünü kaybetmiş bir rüzgar,
dalına takılmış bir elma ağacının.
sürünerek yaprakları arasından
inmiş gövdesine
kendine bir sığınak bulmuş.
uğultusu, iniltisi
acıları, taşıdığı şarkısıyla.
ağacın sıcak gövdesi
ne zaman ki az gelmiş yankısına
yağdırmış kör bir yangın
ağıdı, iniltisi,
uğultusu ve közünü bırakarak ardında...
çizilir durur içi, elmanın.
ne etti, ne buldu;
hesabı tutmuyor.
şimdi ne zaman bir meltem değse dalına,
gövdesi ağıtla titriyor.