20140919

apartman boşluğu da enteresan bir yer.

benim oturduğum dairenin iki yatak odası da apartman boşluğuna bakıyor. hatta aynı apartman boşluğuna, yan sokağımdaki üç apartmanın arka odaları da bakıyor. hal böyle olunca, özellikle yazın, kim ne yemek yapıyor, karısıyla kavga eden kamil arka odaya gidip hangi şarkıyı dinliyor, derslerini bitirmeyen mehmet annesinden nasıl azar işitiyor, gün içinde böyle şeyler ayıp olduğu için(!) gecenin köründe kimler ne sesler çıkararak sevişiyor; her şeyi duyuyorsun.
kah gülüyorsun tabii böyle şeylere, kah endişeleniyorsun, kah sinir oluyorsun.
benim en sinir olduğum şey, komşunun yaptığı yemekleri genzimde hissetmek.
buna karşı, özellikle yazın, yapacak hiçbir şey yok maalesef.
koku veya sesleri engelleyebilmek için iki odanın iki camını birden kapatmam gerekiyor, bu da bana kalan hava akımsız sahada feci şekilde erimemle neticenelebilir diye yapmıyorum.
onun yerine kendi mutfak aspiratörümü dahi çalıştırıp, olabildiğince salonda açık olan camlardan hava alarak durumun geçmesini bekliyorum sükunetle.
sabahın köründe kalkıp o soğanı kavuran kadına karşı da gıkım hiç çıkmadı mesela bugüne kadar, hep sabrettim.

bugün araştırdım, "Emniyet Genel Müdürlüğü, gürültü suçuna ilişkin 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu ve 2872 sayılı Çevre Kanunu hükümleri çerçevesinde yürürlüğe konulan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği'ne göre" 19:00-07:00 saatleri arasında 65 desibeli geçen herhangi bir şeylerle uğraşmak yasak. şuradaki sitenin verdiği bilgilere göre; 50-65 desibel, normal konuşma tonu olarak, 60-65 desibel de misal, kahkaha olarak geçiyor.
yine aynı verilere göre, misal saç kurutma makinasını 19:00'dan sonra kullanmak yasak. 
keza, çamaşır makinasını da çünkü her ikisi de 65 desibeli geçen sesler çıkarıyorlar.
bu demek oluyor ki ben, evine en erken 19.30'da gidebilen biri olarak ne saçımı ne de çamaşırlarımı yıkayabileceğim. 
elektrik ve sudan tasarruf etmek için enfes, insanları, özellikle yazın, yağlı saçlar ve kokuşmuş t-shirtlere maruz bırakmak için zalimce bir yöntem!

erkek arkadaşımın oynadığı bilgisayar oyunundan çıkan sesler (ki ben, sesleri 15 desibel kısan kulak tıkaçlarımla sokağa çıkan biri olarak evin içindeki sesten şikayet etmiyorsam, her şey normaldir!)
apartman boşluğunda epeyce büyümüş olacak ki, dün kadının biri "ay biraz sesini kısar mısınıııııığz?" deyiverdi apartman boşluğuna doğru.
şimdi iş kolay; kimse kimseyi görmüyor, bir laf salladığın zaman o boşluğa doğru, o boşluğun tek vazifesi o sesi iletmek oluyor. oyunun sesini yine de kıstıktan kısa bir süre sonra, arka odanın küçücük balkonuna çıkıp dışarı, boşluğa doğru baktım ve görebildiğim tüm camlar karanlıktı.
bir nevi; nietzsche'ye selam oldu: when you gaze long into an abyss, the abyss also gazes into you...
gizliliğin vermiş olduğu gücü doğru şekilde kullanan komşum, hem kendisini ifşa etmemiş hem de isteğine kavuşmuştu belli ki.

neyse, ben de tabii duramadım ve boşluğun duyacağı şekilde "biz de yemeklerinizin kokusunu veya sevişmelerinizin hazzını duymak istemiyoruz" dedim. boşluk ses etmedi. biz minik ys ile kendi aramızda konuşmuş gibi olduk. gülüştük de, güzel oldu.

boşluk nasıl olsa kendisi sadece bir aracıydı ve sesimin gitmesi gereken adres, gerçek muhatabı(m) o olmasa bile, oralarda bir yerlerdeydi.


- till we meet in the dark...

Hiç yorum yok: