20140205

"seninle daha işimiz var!"

"cennet işte orada, şu kapının ardında, bitişik odada, fakat
kaybetmişim anahtarını ben o kapının.
ya da konulmayacak bir yere koymuş
ve unutmuşum nereye koyduğumu." demiş Halil Cibran.

bir de şöyle demiş:
"hatırlama, başka veçheleri yanında, bir de, geçmiş, şimdi ve gelecek,
bir buluşma biçimidir, ayrıca.
ve unutkanlık da bir özgürlük biçimi, özgürleşme biçimi."


öyleyse, soruyorum:

anahtarı nereye koyduğunu unuttuysan, kapı(n)dan arınıp özgürleşmiş olmadın mı?
-farz et ki, kapının aranması artık "beyhude" olarak bile anılamayacak-
iyi de, telaffuz ettiğin bu anahtarı anımsadığında, buluşmuş olmadın mı yeniden kapınla?
(kendi pranganı kendin takmadın mı, istekle, koşa koşa?)
buluşmayı özgürlüğü kıran bir şey olarak adlandırmak mı;
yani, "buluşmak"tan kasıt, unutkanlıkla dolu, öylece savrulan zihni doldurması, çarpacak duvarlara sahip olması mı özgürlüğün bitişi?
o halde,
hatırladıkça 'buluşuluyor' oluyorsun da, 'an'ın duvarlarının kilidini anca unutkanlıkla açtığın an, hatırlamış da olmuyor musun?
durmadan bir diğerini doğuran, bitişik kavramlar olmaktan kurtulabiliyor mu bunlar?

ha, hiç bu kadar uçmayıp, daha romantik, daha ayakları-yere-basar bir şekilde düşünelim:
(tökezlemeye de hazır olmak lazım ama...)
birinin sana yazdığı bir kartı/mektubu, bir fotoğrafı, hiç beklemediğin bir yerde bulduğunda, zaman makinasına binmiş de sanki gerisingeri o ana, o kokulara, o dokuya gitmiş gibi hissetmez misin? kalıverir her şey askıda.
sanırım burada kalıp, bu hisle ilgilenmek daha güzel.
bu ana yakalandığında, geleceğe yol almakta çizgin bir anlığına duruyor, sekteye uğruyor gidişat, en basiti, sanki yavaşlıyor gibi olmuyor mu her şey? ("relativity?")
sonra, zihnin bir sünger gibi, sen o karttan ayırdığında gözlerini, gerisingeri koşturmuyor mu bıraktığın yerdeki dakikalara?
insanlara, nesnelere, planlara -aslında tutkuyla- bağlanma hissini veren bu mu? aynı anda -aynı tutkuyla- bu eylemden bir yandan da korkutan? ("in comparison with the motive of a spermatozoid")
sanki daima kaçıracağın bir şey olacak ve sen aslında iç yetişemeyeceğin bir trene, elinde biletinle, peronda kalakalacaksın öylece...


Hiç yorum yok: