20130307

task: over. // mission: complete.

"güvenirler sana" der kitaplar, kurallar ve yazılı kaynaklar.
"sen en sağlam duran, en yıkılmamaya özen gösteren". okuduğunda şaşarsın ama hep bilmişsin, bilirsin ki yıkıldığın yer bile senin değil, bir başkasınındır. başkasının bile haberi olmayan bir başkalığındır. senin sınırının çizgisini sana başkasının bildirmesi ne ironiktir. en gözden kaçan, en basit, en var ama en unutulan gerçektir. 

"sen olmasan olur muyum, sen yoksan ben de mi yokum?"
şarksını bile yaptılar.


"en soyut şeylerin varlığı ile ilgili kafa yormaktan hoşlanabilen kafaların en somut şeylerin varlığını inkar edercesine sınır tanımaz oluşu" falan filan diye girsem lafa mesela. televizyonda programlarda konuşulsa bilim adamları tartışsa hemen kitaplara sayfalara dayanmaya başlasak, kimin hangi sayfaya dayanarak yazdığını bilmediğimiz.
biz düşünüyoruz, kelimeleştiriyoruz sonra da yapıyoruz.
"bunu geçen gün konuşmadık mı, $64 question?!"
peki o zaman tasarıdan başka ne var?

hoşuna gider çoğunun.
ben oturup koltuğumda yıldızlara bakarken düşünüp rahatlıyorum. paylaşarak değil.
buraya nicedir baktım ki ben gibi yazmıyorum. (bak yine tribüne oynuyorum.)
on kere düşünmeksizin, birden akıp gitsin istiyorum. bentler, duvarlar, kalkanlar, inenler. explicit content'e sığmayıp taşmak istiyorum.

bazen incitmek mi gerekiyor anlamak için, bilemiyorum.
şöyle bir dürtmek. 
işe koyulmak, avuçlara su toplasın diye tornavidalarla oynamak, kaldırmak, indirmek, terlemek. kendi kendinin omzuna bir el atmak. "aslan."

sonra artemis. sonra apollo. 
neyin savaşını neyin bereketini kontrol edecektik?


(beyinden saniyenin binde birinde geçenler vol.70873428057)

Hiç yorum yok: