20121023

garip bir tınısı var, bu sonbaharı ben pek sevemiyorum. 
çekimser yağmurlarını, yapışık havayı, burnumun hiç ısınmayışını.

şunu seviyorum ama:
sürücüsü olmadığım, yan koltuğunda oturduğum bir arabanın içinde bir yere gitmeyi.
aynı arabayı iyi kullanan biri ile ev için sıcak bir yere alışveriş yapmaya gitmeyi, mobilya bakmayı. 
ama sadece bakmayı. 
başkalarının tasarılarına kafa çalıştırıp, kendi beyin akışımı izlemeyi, üzerine yapabildiği ve yapamadıklarını görmeyi.
insanın kendi içindeki kimyasallarla haşır neşir oluşu, 'sadece kendisiyle meşgul olması'yla karıştırılıyor genelde. aynı şey değil. 
egoizm, başka bir şey. 
bu, içe dönüklük.
tarlalar, dereler, dağlar kadar fark var arada.

ayrılıkların, kayıpların sezonu oldu senenin dördüncü üç aylık dönemi. gerek benim, gerek sevdiklerim için.
bir taraftan da nehir akıyor, garip şeyler oluyor. ağlarımıza alışık olmadığımız şeyler takılıyor, duraksıyoruz, tekamül ediyoruz. başkalaşım, kişinin kendi algı süzgeci boyunca başka başka şekillerde işleniyor; tecrübe, yaşanmışlık, türlü kayıp ve türlü kazançlar olarak.

bu aralar,
orada bir ışık var.
sürekliliğinden emin olmadığım ama bir taraftan da var olduğunu gördüğüm.
quantum, varoluş, zaman, mutasyon, her şey iç içe ve bir o kadar ayrışık, bir o kadar varken bir o kadar da yok. bıraktım akışına, duruşuna, nereye gitmek isterse, nereye çekmek isterse. "constant motion" dedikleri budur belki de.

seneler önce, edebiyat fakültesinin koridorlarında bir şeyler yazıyorum.
seneler sonra, bu yazdığım şey ile bir araya geliyoruz.
seneler öncesine mi seneler sonrasına mı adres ettiğimi bilemediğim biri, 
göreceli, tam olarak idrak edemediğim bir zaman dilimi söz konusu.
-tahminen- 2003 senesi içinde bunlar olmuş kafamın içinde:

"where is the spy that's gonna find out what i have been doing these days,
i know i was intriguing and evil enough to ignore you and my lonely, bare arms
stretched out towards the light

where is the sky that's gonna carry my heavy body like a stinky burden,
i know i was foolish enough to carry the bodies of the rage-filled lonely days long before

where is the spy that's gonna let me rest in these silent depths of dark clouded hills and holes
and then rise again like a flock of bats errupting from a treetrunk?

where is the spy that's gonna find out the real me
and what, that me, has been doing in the last six months.. and before that..
where is that spy who's watching me in the crowd, back behind, hiding,
silently walking after me
all these years, days and nights?"


1 yorum:

ekin dedi ki...

"Oley" derim... akis ve olus icin.