20120916

bazen, gerçeklikten bahsetmenin neredeyse imkansız olduğu bu dokunun içinde, bazı rüyaların etkisi, sen onu göz ardı etsen, yokmuş gibi davransan da, olması gerektiğinden uzun sürüyor.
'gerçek mi rüya mı' ikilemine dalabiliyor beyin.
döngü halinde tekrarlayan bazı hisleri, her seferinde anlamlandıramasan da, hiç beklemediğin bir anda nedeni, niçini, kökü ortaya çıkıveriyor. otobüste de uyanabilirsin, çok önemli bir toplantıda da...

o zamanlar, iki arkadaşımın peş peşe gidişinin ardından, "dürüstlük tanımıma uygun bir şekilde iletişim kurabildiğim, sevebildiğim bütün örnekler yitmiş, gitmiş oldu." diye düşünmüştüm.
.... sonra her şeyi ya yeniden öğrenecektim ya da duracaktım. öylece. bir şekilde devam edecektim bir sonraki güne. gerçek mi rüya mı ikilemine dalmıştı beynim.
sonraki kaybolmuş bir hissiyat, sessiz oda, yön bulamama, çizememe, ayakta duramama. nedensellik benim en yakın arkadaşım olmuştu. bilimsel gerçeklikler, kimyamız, fizyolojimiz ve orada olup bitenlerle dilim ve beyim döndüğünce anlatmaya, açıklamaya, anlamlamaya çalışmıştım kendime. çoğunlukla yattığımda.
çoğunlukla uyumaya çalıştığımda ve sonunda vazgeçip uyumadığımda.
beyin, kendisini kanla beslemek için vücudu yatırıyor, malum. ama uyutmayabiliyor.

olup bitenleri hazmedecek, doludizgin yaşayacak enerjiyi kendimde hala bulamıyorum. böyle bir enerjinin varlığını sorgulamaktan yorgun, 'gerçek mi rüya mı' ikilemine dalgın.
ve hayret etmekten ziyade, gıpta ediyorum bu düzlemdeki algı ve hareket seviyelerine.


ben tam olarak burayı anlamaya çalışıyorum.
ailemi unutmuş, arkadaşlarımla aile olmuşken 'rüya mı gerçek mi bu insanlar' ikileminde daldığım noktadan yüzeye doğru yüzerken.
"i surfaced and all of my being was enlightened..."

malum, benim genetik bağlarımın diğer uçları ben büyürken, gelişir ve değişirken, okullardan mezun olurken, düşerken, bir çocuğun ihtiyaçlarını sorgulamaksızın -ki tanımadığın ve sert bir karaktere karşı içinde oluşan yabancılık duygusunu çok az insan yıkıp, tam da o tanımadığı ve sert karakterin ensene bir tokat yapıştırabilir- uzak durdular. öylesi belki de kolay geldi, çocukla uzlaşmayı belki de sadece beceremediler.
onların kabiliyetsizliğine vurmak istemesem de, bazı insanların kabiliyetsiz olduğunu kabul etmek, insanın içindeki tanrısal mükemmeliyet kavramının kıçına okkalı bir tekme atabilmesi için gerekli ve hayati olabiliyor.
çünkü zaten tanrının olmadığı yerde, tanrısallıktan bahsetmek abes olurdu.
herkes, beklediğin gibi olmayabiliyor. olmayacak, olamayacak da.

hatırla: anlamak başka şey, anlaşmak başka.

sonra kendini, 'gerçek mi rüya mı ikilemi'nden kurtarmış biri olarak, an'ın tadına ve zaman çizgisinin esnekliğine kaptırabiliyorsun.

komşunun kızı davullu zurnalı ve ironik boyalı amerikan arabalı evliliğini kutlarken, hakikatleri, geleneği, zamanı hiç sorgulamadan, yadırgamadan, kendi yadırganmışlığınla ve olduğun vücutta mutlu, uzak ve içine dönmüş tüm uzuv ve düşüncelerinle barışık.
aydınlık.
yalnızdan ziyade, tek başına.
kedinle.

kabul ediyorsun.



"she once believed
in every story he had to tell.. 
one day she stiffened, took the other side,
empty stares from each corner of a shared prison cell
one just escapes one's left inside the well 
and he who forgets will be destined to remember.."







Hiç yorum yok: