20110307

black swan

ben sinema eleştirmeni değilim. öyle şeylere de burnunu sokmayı istemeyen, gayet sıradan biz izleyiciyim. geçen hafta black swan'a gittim.
'sevgili koltuğu' denen yerden izledim hatta.
["arkadaş için çiğ tavuk bile yenir" felsefesi back on track vol#502487]

natalie portman, bu film için neler yaptığı hakkında şurada biraz konuşmuş, izleyiniz..
kızın minnacık haliyle daha da minnacık hale gelmiş olması
beni çoktan etkilemişti bile... dans ettiğini biliyorduk da, dublör kullanmaksızın dans edebileceğini görmek, saygıyla yerlere kadar eğilmemize sebep oldu.

filmle ilgili, milyon tane yuhalayan, milyon tane göklere çıkaran yorum okudum -ki sinema eleştirisi okumaktan/dinlemekten aslında hoşlanmıyorum, forumlara yazılanlardan hele nefret ediyorum-
ve bu yazılardan çıkarabildiğim tek şey var:
insanımızın cinsellikten ödü patlıyor.

'sevgili koltuğu'na burada geri dönmek isterim; o koltuklarda oturup da, cak cuk sevgilisiyle öpüşüp, 'sevişen' insanlardan "abi ne gereksiz bir cinsellik", "başka şekilde dikkat çekememişler mi?" gibi komik yorumlar duymak epey eğlenceliydi.

filmi izlemeyenler buradan sonrasını okumasınlar diye saçma sapan bir anons yapmak istiyorum, müsaadenizle.

cinselliğin 'gereksiz' olduğu düşünülen bölümlere işaret eder bir iki fikir var aklımda:

başarılı, hırslı, tam da kitabına göre dans eden, kusursuz olmak için çabalayan bir balerin söz konusu.
aynı sahne üzerinde hem masumiyeti hem de şehveti temsil edecek iki ayrı 'kuğu'yu canlandıracak.
hocası, kızın sergilediği beyaz kuğudan çok memnun fakat, siyah kuğuyu canlandırmak gerektiği zaman kız çuvallıyor. biraz kusur, biraz şehvet, biraz akışkanlık istiyor kızdan ama kız düsturu bozmamakta niyetli.
aynı hoca, teke tek kaldıkları bir prova esnasında, bu şehveti ateşlemek için, baş başa dans ederlerken, etkileyici bir şekilde kızın 'düğmesine basıyor'. "biraz sevişiyorlar ayaküstü" de diyebiliriz. kız şaşkın, hocası ona "git biraz kendini okşa ve kendine gel, nina" diyor ve hiçbir şey olmamış gibi stüdyoyu terk ediyor.
nina ertesi sabah hocasının tavsiyesini dikkate alıyor.

mastürbasyonu da kaldıramıyoruz. onu da gördük.
insanlar, evde milyon tane video, dergi vesaire bulundurmalarına ve sıklıkla faydalanmalarına rağmen, topluluk içinde bunların açık ve net gösterilmesinden -ne hikmetse- çok rahatsız oluyor.
sormak istiyorum:
sevgili koltuğunda, yanınızda oturan kişiyle hiç mi sevişmiyorsunuz? evde baş başa kitap okuyup, sinema koltuklarında mı 'yiyişiyorsunuz'? ve mastürbasyon kellik yapan, sivilce çıkaran, görme bozukluğuna sebep olan bir şey mi sizin için?

balerin nina'nın -neredeyse hiçbir şey yememek, hırs, annesiyle mücadelesine bağlı stres vesaire gibi konulardan olduğunu düşündüğüm- ağır halüsinasyon problemleri var.
kendisini kanattığını, kestiğini ve dansçı arkadaşlarıyla bir takım lezbiyen ilişkiler içinde olduğu gibi şeyler görebiliyor.
aynı takımdan bir kıza, özellikle, kafayı takıyor ve kendisi ile bağlamaya, özdeşleştirmeye başlıyor. film boyunca kızla yaşadığı şeyleri aslında kendi kendine yaşadığını anlayabiliyoruz.
psikolojik olarak külliyen başka bir sayfada incelenmesi gereken bir film bu aslında ama beni rahatsız eden, insanların böyle şeyleri düşünmek ve biraz kafa yormak yerine somut 2-3 sevişme ve mastürbasyon sahnesine takılıp hayıflanmalarıydı.
sanki 'berlin in berlin'deki hülya avşar'ı kimse çevirip çevirip izlemedi veya mevzu bahis edilmedi o konu senelerce...
kadına hala 73401 sene önceki sahneyi soruyorlardır eminim, bazı röportajlarında...

insanımızda duygusal zeka eksik.
çok net. ve bunun kökleri gizli faşizmden tutun da, evde kavga çıktığında sürekli TV karşısına konulan bir çocuk olmaya kadar girer, zamanında mühendis olmanın popülerliğinden, "zaman yok" bahanesiyle bir tane bile kitap okumamaktan çıkar.
zaman bulup kitap okuyanların da çoğu vitrin. sorsan, "ne okudun sen arkadaş?"desen, kendisine hissettirdiği bir şeyden bahsedemez. "işte iki kadın var, bir adama aşık oluyorlar falan..." diye olay anlatır.
sen ne hissettin peki o kitabı okuyunca?
sana ne vardi bu kitap?

duygulardan konuşmak, duyguları belli etmek, duygularla alakalı şeyler ve hareketler tabu. ayıp. insanı küçük düşürücü şeyler. hele bir insanın cinselliğini sorgulaması, bununla ilgili hareketlerde bulunması ve/veya uyandırmaya çalışması, felaket bir şey!

biraz tabiata çıkın. 2 gündür kar yağıyor, onu izleyin. çimenlere bakın. matematiği ve mantığı bir kenara koyun.

sizi siz yapan başka bir şey var, umarım onu çabucak bulursunuz.

Hiç yorum yok: