20101129

bu zincirin kırılacağı yeri merak etmiyorum. bir şeyler kapanırken, diğer şeylerin açılıyor, doğuyor olması uzun zamandır hayatımda seyrini keyifle takip ettiğim bir olay.
bana dedi ki: çocuğa çocuk verirsen, böyle olur..
ne güzel söyledin. gözyaşlarını tutamıyor insan öyle olunca. içindeki teli titreten şeyler annemin de gözlerine yaşlar verirdi. 'anasının kızı' olduğum kadar 'babasının da kızı' olduğum için zaten tüm bu sert kabuk altındaki yumuşak doku...
butonların, pedalların dizili durduğu odaya elini kolunu sallayarak girebilmesi ne acayip bir şey.
meğer ne çok sıkmışım kendimi, anlatmamak için ne çok direnmişim, anlatmaktan nasıl da vazgeçmişim senelerdir. ters bir oyunda düz çizgiler çizmeye çalışmışım. pikabın iğnesi kırılana kadar aynı şarkıyı çalmışım.

şimdi açılan bu kucak, mantığın sesi, duyguların kenara itilişine saygıyla cevap vermek gerek.

"in the depths of winter, i finally learned that within me lay an invincible summer" a.camus


bir de, ortaçgil ile birsen tezer okşasın:

Hiç yorum yok: