20080811

'ahşapev'

Şu an içinde çalıştığım binanın; çocukluğum, gençliğim ve yetişkinliğime olan temasının etkileri büyük. Yaşamım boyunca burda, bu evde ve bahçesinde geçirdiğim süre, toplam yaşam süremin ( 230.434 saat ) 1/4 ü ediyor deseler, inanırım..
Rüyalarımda da bu mekan etrafında dönen temalara artık aldırış dahi etmiyorum. Annemin ölüp ölüp dirilmesi, bahçede Frederick adında açık kumral, zayıf yapılı bir bahçıvanın olması, o bahçıvanın günün birinde "beni tinercilerden kurtarmak üzere" kapının önünde öpüvermesi gibi saçmalıkların ne demek olabileceğine kafa yormuyorum. Anlaşılan o ki, bu ev, bilincimin derinliklerindeki sular çekildiğinde ortaya çıkan bir adacık olmuş; sabah uyandığımda bir anlığına annemin hala hayatta olup olmadığı hakkında tereddüt etmeme dahi sebep olabiliyor.

Bir arkadaşımın tabiriyle "ilginç"leştiğim doğru. Kendisine göre öyle, ama bana göre ilginçleşmedim, (kendisine göre) başkalaştım. Tüm ortaokul ve lise yıllarımızı birlikte geçirmiş olmamıza rağmen, bir o kadar süreyi de birbirimizden ayrı yaşadık. Bu esnada başımıza gelenler bizlerin birbirimize "ilginç" görünmesine sebep olmasaydı daha "ilginç" olmaz mıydı?

Bu aralar rahatsızlığım sonsuz...
Keyif alamayışım, iliklerime kadar mutlu olmayışım sonsuz...
Yer değiştirmek istiyorum. Çünkü burası tamamen tükendi.
Tüm insani hırslar, olayıları sindirememeler, kıskançlık, konuşmada ve ifadede kötü üslup beni türümden o kadar soğutuyor ki, gidecek, kaçacak yer bulamıyorum.
O zaman genelde şunu düşünüyor oluyorum:

Nereye gidersem gideyim, en çok da her şeyi kaybettiğimi düşündüğüm anlarda, hatırlamam gereken tek yer bu ev!
Birbirimize daha uzun süredir ait olduğumuz başka hiçbir yer yok çünkü.
Kimseye anlatmadığım hislerimi sessizce izlemiş ve beni, camlarını serin rüzgarlar yüzüme çarpsın diye açarak teselli eden tek yer..
Ve sonra bakıyorum ki hiç de kaybolmuş değilim. Orda gayet net duruyorum.
Hedefim, ayak bastığım zemin, ilersi, geçmiş, etraf, her şey net.

İnsanların içinde kayboldukları çukurları yoktur. Öyle olduğunu sanarlar çünkü o çukurlar aslında, kendilerinde hali hazırda var olduğunu fark etmedikleri için gördüklerinde şaşkınlık ve korkuyla telaşa kapıldıkları derinlikleridir.
Her derinlikte sığ noktalar, her sığ noktada ışık, her ışığın ardında da hava vardır.

Bu arada, hala üzülmek ile vakit kaybeden tüm tanıdıklarıma söylemek istediğim tek şey var:
(burası biraz kişisel duyulabilir)
Üzüntünüz, kaybettiğiniz hiçbir şeyin umrunda değil arkadaşlar.
Çünkü aslında sizi üzen onlar değil.
Kaybolmadılar, ordalar. Üzüntünüzü -nefretle karıştırmayıp- ya doğru adreslere bildirin, ya da size "üzülüyorsunuz diye" yardım eden / etmeye çalışan insanlara şımarıkça çemkirmekten vazgeçin.. Onlar da bir ayrı ya!
Bu arada, aklınızı tamamen yitirmek istiyorsanız, size el sallıyorum. Güle güle gidiniz.

Sahip olabileceğiniz daha iyi hiçbir şey yok.
Aslında, sahip olabileceğiniz başka bir şey yok..

Hiç yorum yok: